Haydanlıya hayranım
Göksun/Doğankonak köyü

Didili gelin ne ister



 
DİDİLİ GELİN NE İSTER
 
Çocukluk yıllarım doğup büyüdüğüm Haydan&Doğankonak köyünde geçti. Anadolu’da köyler,köy anıları bir başka oluyor.Anıları hikayeleri dinleyerek geçti çocukluğumuz.Temmuz,ağustos ayları köylerde hummalı bir çalışmayla geçer.Ekinler otlar biçilir koca koca haymalar yığılırdı harmanlara.Herkeste bir telaş bir telaş görülmeye değer doğrusu! Biri biter ötekisi başlardı. Otlar, arpalar, buğdaylar derken sıra nohuda mercimeğe gelirdi.
 
Biçme ve toplama işleri bitince sıra patos vermeye gelirdi.Kolay değildi bu patos çekme işi.İmece usulü hısım akraba birbirine yardım ederdi.Traktörle patos arasındaki kayış ayarı yapılır herkes yerini alır ve saat tutularak işe başlanılırdı. Gürültülü bir ortamda dirgen dirgen    arpa buğday atılırdı patosun içine.Buradan çıkan zahralar torba torba  ambarlara taşınır sonrada  samanlar kurulan çetenlerle samanlığa atılırdı.
 
Köyün ortasında  pıngar dediğimiz bir çeşme vardı.Burda yıkanan buğdaylar kazanlarda pişirilerek önce hedik olur ardından sergi üzerine serilip kurutulurdu.kuruyan hedikler değirmende çekilerek bulgur yapılırdı.Kimi de yıkanan buğdayını değirmende öğüterek un yapardı.
 
Traktörün, patosun olmadığı zamanlarda nohudu mercimeği atların ve öküzlerin arkasına bağladığımız gemle sürerdik. Gem denilen alet tahtaların altına keskin taşlar ve nal parçaları çakılarak yapılırdı.

Atla gem sürmek büyük zevk verirdi bana. Gemin tam ortasına  bir teneke koyar üzerine otururdum.Atın dizginlerini de iki elimde tutar döne döne ezerdik altımızdaki nohudu mercimeği.Ağırlık olsun tez ezilsin diye bazen taş bile koyardık gemin üstüne.

Sonra esen rüzgarı yeli beklerdik. yabayla savurarak tanesini sapından ayırır çinik çinik ölçerdik.

Annem:Oğlum mercimekte 40 peygamber duası var bunun için bereketli oluyor derdi.
 
Artık güz yaklaşmış okullar yeni açılmaya başlamıştı.Ne de  çabuk geçmişti şu yaz tatili.
Güz demek yeni yağmurlar demekti.Çünkü yeniden ekim zamanı geliyordu.Köylüde  durmak yok tarlalar yeniden evlek evlek sürülecek arkadan tohumlar ekilip tapanlar çekilecekti.
 
Güze hazan mevsimi diyorlar.Her ne kadar insanlar hüzünlense de güzün yağan yağmurlar biz çocukları mutlu ederdi. Çünkü yağmur yağar gibi oluyor güneş tekrar doğuyordu.

Gök kuşağı (biz buna ebemkuşağı derdik) rengârenk doğuyor arkadaşlarla beraber koşarak altından geçmeye çalışıyorduk. Güya altından geçen cinsiyet değiştiriyormuş. Bizlerde çocuğuz ya bu safsataya inanmışız. Özellikle kızlar bu ebemkuşağının altından geçmeyi çok isterdi. Oğlan olalım diye.
 
Havanın bir kapanıp bir açıldığı günlerde köylü rahmet beklerdi. Ama yerler azıcık ıslanır toprak mis gibi kokar başka yağmazdı. Bizde 5-10 arkadaş bir araya gelir elimize dikenli bir çalı alır,çalınında üzerine yırtık pırtık bir bez parçası atarak ev ev gezmeye başlardık.
Her evin önüne varıp kapıyı çalarak tekerleme söylerdik.
 
Didili gelin ne ister,kaşık kaşık yağ ister,
yağ olmasa bal olsun,evdekiler sağ olsun
Allah’tan üstümüze bir yağmur yağsın…amin derdik.
 
Ev sahibi de birkaç tas suyu üzerimize seperdi.Bizde duamız ,aminlerimiz kabul oldu yağmur yağacak diye sevinirdik.
Sonra her ev sahibi bize para,bulgur,buğday,yumurta ,ekmek verir bizde poşet poşet toplardık.

Gezme işi bitince topladıklarımızı komşumuz rahmetli Feyyaz Doğan amcanın bakkalına götürür parayla çeşitli yiyecekler alırdık.Aramızda kız arkadaşlarda vardı.Onlar toplanan bulgurla güzel bir pilav pişirirlerdi.Hazırlanan yemeği  hep birlikte büyük iştahla ve keyifle yer,toplanan diğer öteberiyi de kendi aramızda paylaşırdık.
 
Şimdi nerde o güzelim Didili gelinler?
Nerede kaldı o çocukluk günleri?
Nerede pilav yapan arkadaşlar?
 
Evet hepsi uçuverdiler göçmen kuşlar misali  taa uzak diyarlara
Rabbimden dileğim yuvaları sıcak kendileri  ömür boyu mutlu olsun.
 
Yazan:aziz AKBAL
12 Şubat 2010  Felahiye-Kayseri

 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol